İlginç Mi? - Forum
   
  Ana Sayfa
  Ziyaretçi Defteri
  Forum
  Efsaneler
  İlginç Olaylar
  Araştırmalar ve Sonuçları
  Doğa Harikaları
  Uzaylılar ve Ufolar
  Teknolojik Gelişmeler
=> Daha kayıt olmadın mı?

Forum - Thor'un Çekici

Burdasın:
Forum => İlginç Mi? => Thor'un Çekici

<-Geri

 1 

Devam->


Xabi14
(şimdiye kadar 3 posta)
23.11.2011 18:41 (UTC)[alıntı yap]
Dağların zirvesi karlı ve bulutlar mordu. Sığındığı kovuğun naylon torbalar, kumaş parçaları ve pek çok ıvır zıvırla kapatılmış ağzına sürünerek yaklaştı. Güneşin sırtlara vuran ışıkları bulunduğu yamacın yarısını aydınlatmıştı. Vadide cılız bir dere, bu kurak ve sarp dağların arasından uzaklara doğru sürünerek ilerliyordu. Çaputların arasından bir yılan gibi süzülen sabah esintisi ince bir ıslık çalarak soğuktan çatlamış cildini yalayıp yaktı. Bütün gece tor top olmuş, sırtına batan küçük taşların üzerinde uyumaya çalışmıştı. Delik deşik, kenarları eprimiş yağlı siyah battaniyeyi üstüne alarak dışarı çıktı. Biraz uzaklaşıp sırtını rüzgara vererek bir kaya dibine işedi. Çişi dumanlar çıkararak önce sarı-mor damarlı kayaya sonra da küçük bir akıntı şeklinde sabah griliğindeki toprağın üzerine aktı. Dumanlı akıntının önünden kaçışan karıncaları seyretti biraz. Donunu toplarken artık kılları iyice büyümüş kirli kasıklarını hararetle kaşıdı. Dere boyunca yeşermiş birkaç çalılığa ve alıç ağacı dallarına konan küçük kuşlar, suyun şırıltısına gün doğumu cıvıltılarını ekleyerek, vadiden yukarılara doğru yükselen bir uğultuyu neşeyle besliyorlardı. İyice yükselen güneşin tatlı ısısı yüzünde şefkatli bir el gibi dolaştı. Gerinerek gece boyu birbirine geçmiş kaburgalarını çatırdattı. Dün alaca karanlıkta, düşe kalka, yarı kör ulaşıp sığınabildiği bu küçük tepenin zirvesine çıkarak manzarayı seyretmeye koyuldu…

Şu an yüzüne vuran soğuk ve keskin rüzgar gibi Kuzeyden gelmişlerdi. Önüne geleni süpürerek, yoluna çıkan kentleri, köyleri, her şeyi dümdüz ederek ilerliyorlardı. Ne istediklerini kimse bilmiyordu, onlarla temas kurulamıyordu. Yaklaşık on yıldır Dünya'nın ısısının artmasının yaşattığı sıkıntılar; kıyı kentlerinin sular altında kalması, meteorolojik felaketlerin artışı veya güneşin zararlı ışınlarının yol açtığı sağlık sorunları ortaya çıkan bu yeni felaketin yanında bir hiçti. Hiç olmazsa bunlar bilim adamlarının öngörebildiği şeylerdi, pek çok önlem alınmıştı, bu da kayıpları en aza indirgeyebilmişti. Küresel ısınmanın direkt ya da dolaylı yol açtığı tüm sorunlar şu an ufukta kara bir bulut gibi büyüyerek ilerleyen belanın karşısında tevekkülle karşılanabilinecek birer doğa olayıydı.

Her şey Arktik araştırma gurubuna ait bilim adamlarının telsizlerinden yükselen imdat çığlıklarıyla başlamıştı. Merkez, anlaşılmaz birkaç yardım çağrısının dışında bu yürek parçalayan haykırışları kısa bir süre dinleyebilmiş, ondan sonra da iletişim kesilmişti. Pek çok teori ortaya atılmıştı; vahşi hayvan saldırısı, cinnet geçirme, toplu intihar ve hatta bir aşk cinayetinden söz edenler bile vardı. Bu varsayımları dikkate almayan ciddi ve tepeden tırnağa silahlı bir araştırma grubu hazırlanıp harekete geçti. Fakat daha olay yerine bile inemeden uçakları havada infilak etti. Bu arada felaketin vahametinin işaretleri yavaş yavaş ortaya serilmeye başlıyordu. Daha önce oluşan çevresel kirlenmelerin yol açtığı toplu hayvan ölümleri bu katliamın yanında ufak av partileri gibi kalıyordu. Sanki çok büyük bir orman yangınından kaçar gibi buzulların tüm hayvanları ekvatora doğru kaçışıyorlardı. Kuzey Amerika sahilleri ve İskandinavya kıyıları kutup hayvanları mezarlıklarına dönüşmeye başlamıştı. Uydudan görülen her şey kalın sis tabakalarının altında bir takım hareketlenmelerden ibaretti. Bilim adamları, siyasiler toplantı üzerine toplantılar yapıyorlar konuya acil çözüm için çırpınıyorlardı. Yıllardır art arda yaşadıkları felaketler insanların psikolojisini iyice bozmuş merkezi düzene güvenleri sarsılmıştı. Toplu bir paranoya krizi geçiren insanlar tüm kamu düzenine karşı geliyor, her gün düzenledikleri protestolarda sertlik dozajını giderek arttırıyorlardı. Devletler son yaşanan gariplikleri açıklamak zorundaydılar yoksa kaosun büyümesi kaçınılmazdı. Dünyada her felaket zamanında ortaya çıkan peygamberler, aşırı dinciler kıyamet söylevleri veriyor, insanları hak yoluna davet ediyorlardı. Ama ne yazık ki bu sefer haklı gibiydiler.

Bir de yeni bir tuhaflık ortaya çıkmıştı. Artık dünyanın her yerindeki pusulalarda sapmalar meydana geliyordu. Sanki kuzeyde kadim yıllardır var olan elektriksel kutup gücünü yitirmeye başlamıştı. Ve en korkuncu Dünya ekseninde her yıl düzenli olarak var olan değişimin bu yılki değerinin her zamankinden kat kat yüksek olmasıydı, mavi kürenin ağırlık merkezi değişmiş gibiydi. Uydudan çekilen fotoğraflarda dünya, kuzey kutbundan itibaren beyaz bir kazağı başından geçirir gibi güneye doğru bir sis hareketi altındaydı. Bir donanma gücü denizaltı desteğiyle birlikte kuzeye doğru harekete geçti. Kalın sis tabakası radar ve sonarlarla taranınca izlenen, ekrandaki alanın tamamını kaplarcasına büyük hacimli dev bir bloktu. Gemilerdeki silahlar bu bloğa yönlendirildi ama yoğun manyetik alan ateşleme ve hedefleme sistemlerini kilitlemişti. Manevra yapmaya çalışan donanma çaresizce bu tanınmayan düşmana doğru çekildiğini gördü. Belli bir yakınlıktan sonra telsiz bağlantısı ve gemilerdeki kameraların gönderdiği görüntüler kesildi. Ekranlardan son izlenen hiddetli bir sis tabakasının gizlediği hareketli bir karanlıktı. Ve donanma bu sis denizinin içinde gözlerden kayboldu. Artık ok yaydan çıkmıştı, insanları hiçbir şey sakinleştiremezdi. Akın akın güneye doğru çılgın bir göç başladı. Sisin yaklaştığı yerleşim merkezleri boşalıyor, yollar çaresiz insanlarla dolup taşıyordu. İlan edilen olağanüstü haller, sıkı yönetimler kimseye hiçbir şey ifade etmiyordu. Nükleer bir saldırı düşünüldü ancak güdümleme sistemlerinin doğru çalışıp çalışmayacağı sorunu kimseye bu riski göze aldıramadı.

Sıra yavaş yavaş büyük yerleşim merkezlerine gelmişti. Zaten yarısı yükselen suların altında kalan İngiltere'nin kuzey kentleri, Alaska, Sibirya ve kuzeydeki diğer yerleşim birimleri kutup dairesinden itibaren her yönden eş zamanlı olarak aşağıya inen felaketin ilk kurbanlarıydılar. Dünya çapında internet de dahil tüm haberleşme sistemleri yoğun manyetik fırtınalardan dolayı işlevlerini yapmaktan uzaktı. Kaos artık düzenin yeni efendisiydi...

Tepeden görünen oydu ki kuzey ufku boyunca öfkeli bir sis duvarı, keskin metal çığlıkları ve hayvani homurtuları kilometrelerce öteden işitilen şeytani bir çekiç gibi ezerek ilerliyordu. Tamamen tahrip olmuş yerleşim merkezlerinden çıkan siyah dumanlar sisin beyazlığı vurmuş gökyüzüne birer hortum gibi salınarak yükseliyor, karınca konvoylarını anımsatan göç kafileleri pek çok koldan kaçışlarına devam ediyorlardı. İnsanlar üzerlerinde metal olan ne varsa hepsini çıkarıp atıyor, yol kenarlarında terkedilmiş araçların oluşturduğu yığınlar kimse tarafından dikkate alınmıyordu.

Bir an umutsuzluğun yarattığı acı onu boydan boya kat etti. Dizlerinin üzerine bir ölü gevşekliğinde çöküverdi. Kuzeyden esen rüzgar sarındığı battaniyeyi omuzlarından indirdi. Birer acı nişanına dönüşmüş gözleri kafes ardından bakan bir kuş gibi ufka sabitlendi. Duyuları birbirleri arasındaki koordinasyonu yitirmiş, bir odanın duvarlarına çarpıp duran lastik toplar gibi telaş içinde bir oraya bir buraya sekip duruyorlardı. Ona doğru ilerleyen mutlaklık fiziki varlığını ele geçirmeden önce ruhuna sızmış, o hep var olan güven duygusunu hırpalayıp, kontrolün olmazsa olmaz önceliği; benlik güvenini ortadan kaldırmaya başlamıştı. Tükürük bezleri, karışmış duyulardan gelen yanlış sinyallerle harekete geçmiş, yarıya kadar açık ağzından sızan salyalar uzayarak, pantolonun önünde istemsizce oluşmuş bulunan kabarıklığa kadar ulaşmıştı. Kasları kasılıp salınarak vücudun öne arkaya doğru ritmik hareketlerle sallanmaya başlamasına yol açtı. Yok oluşun söylediği bir ninniye ayak uydurur gibiydi. Sis duvarı giderek yaklaşıyor homurtusu altında kalan her şey ezilerek un ufak oluyordu. Dizleri üzerinden katlanarak eğimli toprağın üzerine sırt üstü yattı. Vücudunun tüm istemsiz kaslarında başlayan bir panik hali onlara sinyal gönderen beynin uyarılarına kulak asmamalarına yol açmıştı. Akciğerler havayı nasıl alıp geri vereceğini hatırlayamadı, kalp her bir ritmin süresini ayarlayamaz oldu. Kalın bağırsaklarda başlayan bir kasılma rektumun açılıp dışkıların etrafa yayılmasına yol açtı. Bütün vücut sıvıları kontrolü kaybeden kasların yaptığı devinimlerle dışarıya fışkırdılar.

Süt beyaz sisin etrafı kaplayıp, karnında taşıdığı metal kutup ordusunu her şeyin üzerine saldığını ve canlı ya da cansız tüm varlıkların bu var oluşsuz ordunun ayakları altında nasıl eriyip gittiğini, bir an da olsa göremeden vücudu iflas etmiş, bilinçsiz gözleri onları uyaran ışık demetlerine yüz vermeksizin boşluğa bakar olmuşlardı. Kendi pisliği içinde iki büklüm yatarken üzerinden geçen metal ordunun dişlileri altında paramparça oldu...

Bir İskandinav efsanesinde der ki ilk kurulduğu sıralarda dünyanın üzerinde sadece iki dev yaşardı. Tanrı onları som metalden biri erkek diğeri dişi olarak yaratmış ve aralarında güçlü bir aşkın var olmasını istemişti. Yaratıcıları bir gün onlara dünyada başkalarının da var olması gerektiğini söyleyip onlara yer açmalarını ve artık dünyanın dibinde bir yerde yaşamalarını emretti. Dişi olanı bunu kabullenip söylenen yere gitti ama erkek olanı bunu içine sindiremeyip dünyanın üstüne çıkıp Tanrı'ya kafa tuttu. Tanrı yarattığı bu iki devi sevmekteydi ancak kendisine karşı gelenleri de cezalandırmalıydı. Onları yok etmeye kıyamadı ve güçlü soluğuyla soğuk bir rüzgar yaratıp, bu iki sevgiliyi buzların içinde dünyanın iki ucunda sonsuz bir uykuya yatırdı. Buzlar eriyinceye kadar sevgililerin kavuşması imkansızdı.

Tanrının bağladıklarını insanoğlu serbest bırakmıştı. Kuzeyin eli çekiçli efsanesi Thor bunca zaman sevdiğinden ayrı kalmasının nedeni olan dünyanın tüm canlılarından öcünü alarak sevgilisine doğru koşmaya başlamıştı.

Cevapla:

Nickin:

 Metin rengi:

 Metin büyüklüğü:
Tag leri kapat



Bütün konular: 3
Bütün postalar: 3
Bütün kullanıcılar: 5
Şu anda Online olan (kayıtlı) kullanıcılar: Hiçkimse crying smiley
   
Bugün 33 ziyaretçi (34 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol